Hürriyet

14 Şubat 2011 Pazartesi

Oda Tv Baskını

              Efendim bildiğiniz üzere ''Ergenekon'' operasyonu kapsamında Oda Tv'ye bir polis baskını yapıldı. Soner Yalçın , Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt ve Barış Pelivan emniyet müdürlüğüne götürüldü. Sebebi ise, daha doğrusu görünen sebebi bu adamlar ''Ergenekon'' örgüt üyesiymişşşşş. Bu kanıya nerden varılmış? Oda Tv web sitesinde sürekli ''ergenekon'' karşıtı yayımlar yapılmasından. Burdan anladığım kadarıyla, bu saatten sonra bu ülkede kimse yapılan hiçbir operasyona, faaliyete, hükümetin işlerine ses çıkarmayacak! Aksi takdirde hemen ipiniz kesiliyor. ''Ergenekon'' sonuçlanmayacak, sadece birilerine gözdağı verme amaçlı, birilerini susturmak için; yapılmış ve gelmiş geçmiş en büyük fiyasko operasyondur. Gözaltına alınanların sadece muhalif sesler olmasıda bu fiyaskonun en büyük belirtecidir. Soner Yalçın'ın evi aranıyor, yüzlerce dökümana ve belgeye el konuluyor ve sanki Soner Yalçın kaçak biriymiş gibi sabahın köründe evinden alınıp eminyete götürülüyor. Operasyonu düzenleyenler ise kamuoyuna hiçbir açıklama yapmıyor, açıklama yapma ihtiyacı duymuyor. Çünkü; polis teşkilatı artık hükümetin kumanda ettiği bir teşkilata dönüştürülmüş durumda. Doğal olarak yaptıkları ve yapacakları hiçbir eylemden dolayı, kamuoyuna karşı bir sorumlulukları kalmıyor. Bu ne demektir? 


           Polis bu ülkede, öğrenciyi de döver, profesörleride gözaltına alır, gazetecileri de gözaltına alır, telefonlarımızı da dinler, istediği vakitte kimliklerimizi sorgular, istedikleri vakitte evimizi basarlar. Başbakanın diline pelesenk ettiği  ''demokrasi'' nerde kaldı o zaman? Sorarım bu yapılanlar demokrasinin hangi çeşidi veya biçimi? Soner Yalçın iyi ya da kötü olayların üzerine giden, araştıran, gerektiğinde belgelerle az ve öz konuşan bir adamdır. Bu yapılanlara maruz kalmasının da en büyük sebebi; üzerine gittiği olaylardır. Bakın seversiniz veya sevmezsiniz, ama bu yapılanlara kimse sessiz kalmamalı. Bize ne demeye çalışıyorlar farkında mısınız? 

                                            ''Kim olursan ol, hükümete baş kaldırma!''


            ''Taraf olmayan, bertaraf olur!'' diyen bir başbakanın, O'na karşı gelenleri böylesine sindirmeye çalışması bana çok doğal geliyor. İşin kötüsü; hiçbir şekilde sorgulamayan milyonlarca insan, halen bu hükümetin arkasında duruyor. Kafanızı kaldırın, bir bakın çevrenize neler oluyor? Gazeteler basılıyor, televizyon kanalları basılıyor, yazarlar tutuklanıyor, profesörler tutuklanıyor, askerler tutuklanıyor, mitinglere katılanlar dayak yemeye maruz kalıyor ve işin kötüsü bunlara maruz kalanlar sadece muhalif kesim! Demek ki; bu adamlar bişeylerden çekiniyor ve çekindiklerini gün yüzüne taşıyabilicek herkesi yok ediyor. Oda Tv baskını ilk değildir, son olmayacak. Daha kimler gözaltına alınacak, kimler tutuklanacak ve bizler bu gidişle hep seyredeceğiz. ''Aman bana kimse bulaşmasın.'' mantığı yüzünden hepimiz sindirilicez. Soner Yalçın'ın, Çetin Soysal'la görüşmesi sırasında anlattığı hikayeyle son veriyorum yazıya.

"Komünistler rahibe gidiyorlar. Rahip, 'Ben komünist değilim ki beni ilgilendirmez' diyor. Hitler, sonra sosyalistleri topluyor. Rahip, 'Ben sosyalist değilim ki, beni ilgilendirmez' diyor. Hitler daha sonra Yahudilere aynı uygulamayı yapıyor. Bu kez de rahip 'Ben Yahudi değilim ki beni ilgilendirmez' diyor. Gün geliyor rahibi alıyorlar. Rahip arkasını dönüyor. 'Bana yardım eden yok mu?' diyor. Bir bakıyor yardım edecek kimse kalmamış"

1 yorum: